Filipinler ucuz ancak adalar arası uçuşlar hiç ucuz değil. Bilet fiyatları ortalama 80-100$ arasında. Ucuz bir uçuş yakalamadığınız sürece ve/veya zaman kısıtlamanız yoksa feribotları kullanabilirsiniz. Bazen yolculuk 20 saat kadar sürebiliyor ama büyük feribotlar olduğu ve seçiminize göre 50 yataklı, 4 yataklı ve çift kişilik özel oda seçenekleri de bulunuyor. Yalnız çift kişilik odanın fiyatı hemen hemen uçak fiyatlarıyla aynı, o yüzden keyfiniz bilir :)

Aşağıdaki adresten adalar arası geçişlerle ilgili saat ve fiyat bilgilerine ulaşabilir ve satın almayı da yapabilirsiniz. Aracı firmalara para kaptırmayın.

http://travel.2go.com.ph

İlk durağım Bohol!

IMG_4506

Burada Kanada’lı yaşlı bir amcanın yanında kalıp hem adayı tanıyıp hem de çevirilerimi yetiştirip bütçeyi Kore ve Japonya’ya hazırlamaya çalışıcam. Uçağa binerken 10kg max olan bagaj’ın 3kg kadar üstünde çıkıyor çantam ve içinden bir kaç eşyayı çıkartıp sırt çantama koyuyorum. 10kg’yu bulduktan sonra da günlük sırt çantamla birlikte beni de tartıyorlar! Evet oldukça enteresan bir uygulama, hayır sonuçta ben + çantalarım zaten uçağa biniyoruz, neden aramızda ağırlıkları bölüştürdüklerini anlamadım. Kuyruk çok ve tartılacak çok insan beklediği için uzatmadan biletimi alıp uçağı bekliyorum. Küçücük bir uçak geliyor, gerçekten bindiğim en küçük uçak olabilir. 60-70 kişilik falan sanırsam. Cebu Pacific Havayolları ile uçuyoruz ve gördüğüm diğer uçuş mürettebatına nazaran daha eğlenceli tipler. Hatta uçak havalandıktan sonra birden bire bir oyun başlatıyorlar. Hosteslerden biri elinde 3 hediye tutuyor, ne olduklarını tam hatırlamıyorum ancak cüzdan ve pasaport koruyucu kap gibi bir şeydi. Yolculardan yanında parmak arası terliğini ilk gösterecek olan kişiye hediye vereceğini söylüyor, iki sıra önümdeki kız kendini öldürürcesine çıkartıp gösteriyor ve hediyeyi kazanıyor. Sanırım hayatında ilk defa hediye kazanmış olacak ki sayısal çıkmış gibi deliriyor ve çığlık çığlığa ortalığı inletiyor. Diğer hediyeler normal bir şekilde sahiplerine ulaşıyor. Salak saçma ama eğlenceli değişik bir durumdu. Bohol’a indiğimizde Kanada’lı amca çıkışta beni bekliyor, eski bir Jip’le beni almaya gelmiş sağolsun. Eve doğru yola çıkıyoruz, kafa bir adama benziyor.

IMG_4534

Eve vardığımızda önce bir restorana gidiyoruz ve hoşgeldin hediyesi olarak güzel bir yemek ısmarlıyor. Eve gittiğimizde ise kapıda havlayarak deliren bir köpek, Buddy, ile tanışıyoruz. Eve geldiğim için çok mutlu değil gibi görünse de havlamasından ve hal tavırından sadece çok heyeacanlı olduğunu anlayabiliyorum. Başlarda deli gibi havlasa da sonra iş oyuna dönüyor ve çok fazla geçmeden aşağıdaki gibi bir durum söz konusu…

IMG_4484

Kaldığım yer sahilden 3-4km kadar uzakta, gidiş için tek yol var o da yoldan geçen ve arkasında kimse olmayan bir motora el etmek. Bence muhteşem bir uygulama, nasıl hayata geçmişse çok güzel olmuş. Devlet vergilerinden, yüksek tarifelerden uzak 1-2 lira verip motorun arkasına atlıyorsunuz ve onlar da sizi istediğiniz yere götürüyor. Tabiki turist olduğumuz için görünmeyen bir vergi bulunuyor ancak kabul edilebilir seviyelerde. Aynı yolu 50 kuruşa giden bölgede oturanlar gibi olmasak da biz de 1-1,5 liraya gidebiliyoruz. Yerel ekonomiye katkıdır zaten bu o yüzden bunun hesabını yapacak değilim. Sahile indiğimde ise küçük güzel bir plajla, Alona plajıyla, karşılaşıyoruz. Genel olarak bakılınca çok rahat ve güzel bir yer. Fiyatlar ucuz, yaşam rahat… Ancak çok sıcak! Gerçekten sıcak saçmalık derecesinde yüksek. Özellikle benim gibi kış kar yağmur çamur seven bir adam için zor bir durum. Tam bu sıralarda İstanbul’dan arkadaşlarım bana kar fotoğrafları atıyor ve benim için daha bir fena oluyor. Gerçekten o an keşke birinizle yer değiştirme şansım olsa, anında yapardım! Ancak yapılacak bir şey yok, şu anın tadını çıkartmaya çalışıyorum ben de :)

IMG_4507

 

Ada hayatı iyi güzel hoş ama burada en çok sıkıntı olan şeylerin başında yemek geliyor. Evlerde çok fazla yemek pişirilmiyor dolayısıyla pek ekipman da yok. Herkes yemeği dışarıda yiyor, özellikle yabancılar. Yani öyle gideyim de Filipinler’e has bir yemek yiyeyim gibi bir durum Manila’da olmadığı gibi burada da yok. Bunun yanında market olayı adalarda zor bulunan bir durum. Özellikle benim gibi merkezde kalmıyorsanız bırakın açık market bulmayı, herhangi bir saatte market bulma şansınız yok. Her türlü merkeze gidip alıp gelmek durumundasınız. Cidden üşendiğimden dolayı da bu büyük problem oluyor benim için. Neyse, artık gidip toplu alışveriş yapıp gelmeyi ve her şeyi bir anda yememeyi öğreniyorum bu şekilde.

IMG_4444

Kaldığım ev

 

Kilise ve bebelerle ebelemeç oynadığım mekan

Kilise ve bebelerle ebelemeç oynadığım mekan

Bohol çok turistik bir bölge olsa da ben bundan nasibimi çok fazla almıyorum her zamanki gibi. Burada daha çok elimde bulunan işlere odaklanıyorum ve gün aşırı Buddy ile oynaşıyoruz. Onun dışında kalan zamanlarda da Steve’le bir ordan bir burdan konuşmaya başlıyoruz. Biraz ondan bahsetmek istiyorum çünkü 70 yaşında olup da bilgisayarlarla bu kadar iç içe olan bir adam görüyorum. 3 monitör 3 desktop ve bir laptop bilgisayar kullanıyor. Ben çalıştığım dönemde bile hiç bu kadar yoğun olmamıştım. Kaldı ki bilgisayarla çok haşır neşir olan bir adam da değil. Eşi Filipin’li, Kanada’da tanışmışlar ve 15 yıl kadar önce de buraya gelip yerleşmişler. Şimdi de 6 aydır eşi Kanada’da annesinin rahatsızlığı nedeniyle bulunuyor. Steve de pek uslu bir adam olmadığından “istersen arkadaş getirebilirsin ancak ben evde olmadığım zamanlarda getirirsen sevinirim” diyor. “Ben arada bir getiriyorum senin için problem olmaz umarım” diye de ekliyor. İşin ahlaki kısmına pek fazla girmiyorum tabi.

IMG_4519

IMG_4516

2 kilo çamaşır 2 liraya yıkanıyor. Temizlenip, ütüleniyor, yumuşatıcı vs falan her bir şey de kullanıldığı için mis gibi oluyor. Çoğunlukla kendim yıkıyorum ancak böyle güzel imkanlar olunca yıkatıyorum. Çamaşırhaneye gittiğimde oradaki kadınla anlaşmakta biraz güçlük çekiyorum ve araya kızı giriyor, onun İngilizcesi biraz daha düzgün olduğundan onla anlaşıyorum ve 2 gün sonra çamaşırları alabileceğimi öğrenip eve dönüyorum. Aradan geçen bir kaç gün sonunda Steve gelip, “çamaşırcının kızı seninle evlenmek istiyor, seni çok beğenmiş” diyor :). Kız hatırladığım kadarıyla 15 yada maksimum 16 yaşında. Ancak buralarda çok normalmiş bu durum. Özellikle bu yaşlarda çocuğu olmayan kızlar yabancı pedofililer ile “ona iyi bakmak” kisvesi altında evlendirliyor başka bir deyişle resmen satılıyor.

Çok çok üzücü bir durum, daha üzücü olan ise kızların bu durumu artık çok açık şekilde kabullenmiş ve doğduklarından beri bu şekilde yetişiyor olmaları. Dolayısıyla onlar açısından yanlış olan bir durum, kısıtlanana bir özgürlük yok. Bu durumdan çok mutlular. Konuştuklarımdan bir tanesi bir yabancıyla evli ve evliliğinin yasal olmadığını ama adamın onunla yaşadığını söylüyor. Yasal olarak evlenememesinin sebebi ise İngiltere’de ki eşinden boşanmamış olması. Arada bir İngiltere’ye gittiğini ve onun yanında kaldığını söylüyor. Muhtemelen bu kızdan haberi bile yok oradaki kadının ancak bunu da dert etmiyor. Burada iyi bakılıyor, annesine babasına ve kardeşlerine rahatça bakacak kadar bir maddi destek sağlıyor. Maddi destek de ayda 300$… O kadar çok şey söylemek gerçiyor ki içimden ancak kızın yüzündeki o farkındasızlığın vermiş olduğu mutluluk ve masumiyet karşısında ne diyebilirim ki diye düşünüyorum. Henüz 18 yaşında bir kız.

Filipinler ile ilgili bir diğer gerçek ise buradaki insanlar gerçekten çok sıcak kanlı, kibar, yardımsever vs. ancak madalyonun bir diğer tarafı da var. Eğer bir Filipinli ile takışırsanız, çok net bir şekilde kaybedersiniz. Burada yasal olarak hiç bir hakkınız bulunmuyor. Park etmiş olduğunuz arabanıza arkadan bir kamyon mu çarptı? Geçmiş olsun, umarım kamyonda çok fazla hasar yoktur çünkü hepsini siz ödeyeceksiniz. Motorla gezerken biri sizi gasp etmeye çalışırken yere mi düştü? Hastane masrafları size ait ve polis’e şikayet edebileceğiniz çok bir konu yok. Steve’in bir arkadaşının başına gelen olay aslında tüm durumu açıklıyor. Asya ile ilgili hikayeleri okuduysanız mutlaka kızların yabancılarla evlendikten sonra üzerilerine ev vs gibi şeyleri aldıktan sonra bir gün adam eve gelir ve kapı kilitlerini değişmiş olarak bulur, eve giremez. Kapıyı çalar ve karşısında eşinin gerçek kocasını bulur. Bu ev bizim diyip sepetlerler… Böyle bir durumda yapabileceğiniz hiç bir şey bulunmuyor. Ancak bu arkadaş öyle düşünmemiş ve dava etmiş. Dava açabilmek için bile tonlarca para dökmüş ve uğraşmış ve güç bela dava açabilmiş. Açabilmiş açabilmesine de bu davayı kazanması zaten mucizelere bağlı. Bu süreç içinde sürekli ölüm tehditleri alıyor ve davadan çekilmesi isteniyor. Fazla dik başlılık ederek meydan okuyor. Bir gün motoruyla giderken yanındaki bir diğer motordan açılan ateş sonucu da 7 kurşunla hayatını kaybediyor…
Burasıyla ilgili genel durum bu şekilde, eğer insanlarla iyi geçinirseniz onlar da sizle iyi geçinir ama eğer kötü geçinirseniz başınız çok ciddi belada demektir.

Bazen sürekli sadece kötü şeyleri yazdığımı düşünüyorum ancak iyi olan şeyler zaten ortada ve yazan çok kişi var bunları. Bu bilgilerin belki bir gün birinin hayatını kurtarabilecek şeyler olduğunu düşünüyorum ve o yüzden yazmadan edemiyorum.

IMG_4555

Son günlerimde Buddy’nin bana iyiden iyiye bağlandığını hissediyorum. Gün aşırı dibimden ayrılmıyor ve oyun oynamak için deliriyor. Steve sürekli “Sen gittikten sonra ben ne yapıcam bunla?” diyip duruyor. Biraz fazla şımartmışım onu. Hakediyor it oğlu it ama :) Cidden birbirimizi baya sevdik, sabah Steve beni havalimanına bırakacağı zaman bile yerinde duramıyor havlayıp duruyodu. Resmen anladı gideceğimi ve istemiyor. Steve “hadi atla arabaya beraber götürelim Gökhan’ı” demesiyle anında arabanın arkasına sırtçantamın yanına resmen uçuyor. Beraber yaptığımız ilk ve son yolculuğumuz baya salyalı ve ıslak geçiyor :)

BORACAY

Yaklaşık 45-50dk’lık bir uçuşla Boracay’a gitmek üzere uçağa biniyorum. Evet sürekli şu gazetelerin internet sitelerinde çıkan dünya’nın en güzel sahillerinin bulunduğu yer. Uçak inmeden içeride 400peso’ya(20tl) bir bilet satılıyor. Bunu alıp almamak size kalmış. Eğer alırsanız uçaktan indikten sonra Boracay’a kadar tüm ulaşım firma tarafından sağlanıyor. Uçak Caticlan’a iniyor ve oradan bir limana geçip limandan tekne ile Boracay’a geçiyorsunuz, oradan da tricycle yada moto taksi ile gitmek istediğiniz yere. Kabaca bir hesap yapıtığımda ödemek zorunda olduğum (tüm limanlarda alınan) bir liman vergisi ve çevre vergisi var ve ikisi toplamda 200 peso. Caticlan’dan Boracay’a gidecek olan tekne ise ucuzunu kullanırsanız 30 pahalı ve klimalı olanı kullanırsanız 100peso. Boracay’a ulaştığınızda da tricycle ile gideceğiniz yere turist olduğunuz için ödeyebileceğiniz minimum miktar pazarlıkla 50peso olabiliyor ancak. Uçakta alacağınız bilete tüm vergiler, klimalı bot, Boracay’dan da gideceğiniz yerin kapısına kadar da ulaştırıyor. Hangisini isterseniz seçim size kalmış.

10926192_496319097175508_3581941788912773290_n

Kalacağım hostel Box & Ladder hostel. Daha çok yeni açılmış ve geceliği 650 peso(33 lira). Burada bulabileceğiniz en ucuz yer burası, daha ucuzu bulunmuyor, en azından benim bildiğim kadarıyla. Ve dünya’nın en güzel kumsallarından biri olan White Beach’e yürüyerek 3-5dk’lık bir mesafede ve tam ana cadde üzerinde bulunuyor. Normal hostellerden farklı bir yatak/oda düzeni var. İsminden de anlaşılabileceği gibi kutu gibi bir yerin içinde kalıyorsun. Normal bir hostel dorm room şeklinde 6 tane yatağı var ancak kimse birbirini görmüyor, klostrofobisi olanları biraz rahatsız edebilir ancak dorm room’da kalıp da milletle yüz göz olmak istemeyenlerdenseniz tam istediğiniz gibi bir yer. Ayrıca ekip çok eğlenceli ve yardımsever.

altlı üstlü her odada toplam 6 kutu, içine girip yatıyorsunuz.

altlı üstlü her odada toplam 6 kutu, içine girip yatıyorsunuz.

Hemen çantalarımı bırakıp denize doğru gidiyorum. Herşeyden önce söylemem gereken şey burası aşırı derecede turistik bir yer. Esnaf dışında Filipinli görmek neredeyse imkansız.  Neredeyse akşam olacak, yüzlerce turist dükkanının arasında hızlı adımlarla plaja doğru ilerliyorum, ulaştığımda ise gördüğüm manzara…

IMG_4578
…şu ana kadar hayatımda gördüğüm en güzel plaj. Evet turistik olduğu doğru ancak buranın bu doğal güzelliğine bakarken gerçekten turist falan görmüyorum ortalıkta. Çok büyük bir plaj ve tüm plajın arkasını kaplayan dev palmiye ağaçları gerçekten cennet varsa orası burası olabilir dedirtiyor. Bakın beni gerçekten bilen bilir, turistik mekanlar pek benim olayım değildir ancak burası öyle böyle değil. Uzun süreden sonra ilk defa bir yerde bulunurken içimde saçma bir mutluluk ve zevk hissediyorum. Akşam üstü olunca gelip gün batımını izlerim diyorum ve bir şeyler yemek için geri dönüyorum. Bu sırada hostel’in sahibeleri Rita ve Cha ile tanışıyorum. Çok tatlı ve sevimli bir kadın, bin tane iş yaptıktan sonra en sonunda burayı kiralayıp hostel işine başlamış. Şu ana kadar da gayet iyi gidiyor gibi görünüyor. Etrafta yapılacaklarla ilgili her türlü bilgiyi verdikten sonra ben de biraz etrafı keşfe çıktım. Bana verdiği bilgilerden en ilginçlerinden biri de bir kadının Kore’li olduğunu nasıl anlarsın şeklinde oldu. Eğer kumsalda sivri topuklu ayakkabı ile geziyorsa Kore’lidir :) Ve bunun ne kadar gerçek bir gözlem olduğuna inanmanız için gelip kendi gözlerinizle görmeniz lazım, o kadar çok var ki!

IMG_4612

Anayol burayı ikiye bölmüş ve White Beach tarafına değil de yolun diğer tarafına doğru giderseniz Kite Surfing yapanların olduğu inanılmaz rüzgarlı ve dalgalı bir bölgeye gelmiş olursunuz. İnanılmaz eğlenceli bir şey gibi gözüküyor, halen yapıp yapmama arasındayım. En azından bir kere denemek istiyorum :)
Bu bölgede bunun dışında çok falza bir şey bulunmuyor. Tüm sahil boyunca sadece rüzgar sörfü, kite surf, dalış ve ada turları satan firmalar var. Gün doğumunu izlemek için güzel bir yer olduğunu söyledi Rita ancak henüz o kadar erken kalkmayı beceremedim. Belki bir başka gün. Geri dönüp gün batımını yakalamak için tekrar White Beach’e geliyorum.

IMG_4613

IMG_4633

IMG_4643

Ana cadde’den bir tricycle’a binip 20dk uzaklıktaki bir başka plaj olan Puta Beach’e gidilebiliyor. Puta Beach görüntü olarak bence en az White Beach kadar güzel ve daha da güzel olan tarafı hiç kalabalık değil. Çoğunlukla adanın yerlilerinin tercih ettiği bölgede ufak çapta bir mangal bile yaptık. O an ordan ayrılmayı hiç istemedim çünkü kumların üzerine oturmuş gün batımını izlerken yüzüme vuran güçlü rüzgar inanılmaz hoşuma gidiyordu. Rita’nın hazırlamış olduğu piknik sepetinden çıkan nefis yiyeceklerle uzun süredir yaşamadığım bir piknik keyfi yaşamış oldum.

IMG_4683 IMG_4710 IMG_4707 IMG_4714 IMG_4730

IMG_4744

Ertesi akşam normalde son günümdü ancak Rita 1 gün daha kalmamı istedi. Ücret de almayacağını sadece hep beraber bara gidemediğimiz için üzgün olduğunu ve en azından bunu yapmak istediğini söyledi. Kıramadım tamam dedim, 1 gün daha Boracay’da kalacam ve ücret ödemeyecem…Karar vermem çok zor oldu! :) Akşam hep beraber sürekli gittikleri ve sahibi yakın arkadaşları olan exit bar’a gittiğimizde sürekli olarak önüme bira geliyor ve ben nazikçe tamam 2 tane içtim daha içmeyecem diyordum ancak Rita çoktan çakır keyif olmuş ve son günün içmen lazım şeklinde şişeyi elime tutuşturup duruyordu.

IMG_4671

Duvardaki tipler bu barın açılmasına katkıda bulunanlar :)

O arada tanıştığım orta yaşlı bir adam olan Edmond ise Boracay’ın en ünlü sanatçılarından biriymiş. Biraz konuştuk ve Türkiye hakkında benden daha fazla şey bildiğine şahit oldum. İstanbul’u çok sevdiğini, oranın masmavi gökyüzüne aşık olduğunu söyledi. “Hangi masmavi gökyüzü?” dedim ve ne zaman geldiğini sordum, 1980 yılında dedi. 35 yıl öncesinden bahsediyorsun artık o kadar temiz değil dedim ve birden durulup “saçmalama ne 35 yılı?” dedi. Sonra parmaklarıyla hesaplayıp gerçekten 35 yıl öncesi olduğunun farkına varınca kısa süreli bir orta yaş krizine girdi. Ardından marijuanasından biraz daha çekip kollarını kanat gibi yavaşça sallandırarak dansına geri döndü.

Ben artık gideyim derken birdenbire kendimi başka bir partiye sürüklenirken buldum. Rita benim tüm hesabımı ödemiş ve başka bir sahil partisine doğru sürüklemeye başlamıştı. Sahilde bir bölüm ayrılmış ve belli ki sadece bazı kişileri alıyorlardı, Rita ve Cha önden girdi ardından ben girerken güvenlik beni durdurdu, şöyle bir üzerimi süzdü ve dışarıya ittiler. Rita gelip “benimle” diyince içeri aldılar. Tipimi beğenmedi pezevenk heralde. Bulunduğum ortam sadece özel bir ekibin davetli olduğu bir yermiş ancak Rita muhtar gibi olduğundan herkesi tanıyor ve hemen hemen her yere girebiliyor. Bir kaç kişiyle tanıştırdı beni ve aralarında Boracay’ın baya elit kesimlerinden tipler de vardı. Bilmem ne otelinin sahibi, bilmem ne kuruluşunun CEO’su falan. Sıkıldım ne yalan söyleyeyim, Edmond’ın muhabbeti çok daha iyidi. Fazla kalmadan çıktık neyse ki ben de ertesi gün için çantamı toparlamak üzere hostele geri döndüm. Ertesi gün ise yolculuk, Tablas adasına. Nasıl bir yer olduğu konusunda hiç bir fikrim yok. Geceliği 9$’dan çok güzel bir yerde bungalow buldum oraya gidiyorum. Rita’nın demesine göre çok yakın bir yer, motorla yarım saat kadar sürüyor ve sessiz sakin güzel bir yermiş.

Boracay’ın canlılığından sonra biraz sessizlik iyi gelebilir.
Tablas’da görüşmek üzere!

 

 

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.