Daha önce hangi yazıda bahsetmiştim bilmiyorum ancak bir yerde “eğer sana mesafenin 10dk olduğunu söylüyorlarsa anla ki 40dk’dır” minvalinde bir şey söylemiştim. Gözlemlerimde yanılmamışım… Boracay’da kaldığım yerde Rita ile konuştuğumda bu yeni gideceğim Tablas adasının bana yarım saatlik bir mesafede olduğunu söylemişti. Tam 4 saat sürdü! Süre çok önemli değil, varsın 8 saat sürsün ancak kıç kadar botta deli gibi dalgaların üzerinden atlaya atlaya geçen 4 saat benim midemi alt üst etmeye fazlasıyla yetti. Zaten deniz yolculuklarından oldum olası hoşlanmamışımdır ve resmen sınandığımı hissettim. Zaten ilk bileti alırken fiyatın 300 peso (15 lira) olduğunu duyunca anlamıştım yarım saat sürmeyeceğini. Yarım saat olsa alacakları para en fazla 50 peso olurdu.

pumpboat

Bindiğimiz araç bildiğin sandal’ın daha genişi ve burada pumpboat diyolar kendisine. Yola çıkmadan önce sakin görünen deniz 10 dk sonra deli gibi dalgalanmaya başladı. Tabi o ara ben 15-20dk sonra ulaşıcaz nasılsa diyerekten kendimi avutmaya devam ediyorum. Bir adaya doğru yaklaşıyoruz, ha dayan koçum az kaldı derken adayı geçiyoruz başka bir adaya doğru devam, ona dayan buna dayan derken artık beynim döndü. İçeride yaklaşık 40 kişi falanız ve hepimize dağıtılan can yeleklerini giymiş kıç kıça oturuyoruz. Tüm gözler benim üzerimde, çok açık bir şekilde “ne işi var bunun burda?” bakışları yiyorum. Normalde hemen hemen herkes İngilizce’yi çok iyi konuşabiliyor ancak şu anda birlikte olduğum insanlar Filipinler’in en kırsal kesimlerinden ve İngilizce’yle herhangi bir şekilde pek bir bağlantıları olmadığından konuşamıyorlar. Bir tane dayı çat pat konuşabiliyordu, o da daha önceden kutu içindeki canlı horozunu benim sandalyemin altına koymuş ve bizdeki sandalyeye ceketi asma şeklinde önceden rezervasyonunu yapmış olduğundan dolayı benimle konuşmaya çalıştı. Bana horozu gösteriyor sandalyeyi gösteriyor kendini gösteriyor ve ben horoz, adam ve sandalye arasında ki bağlantıyı çözmeye çalışırken en sonunda pes edip başka bir yere geçiyor. Benim jeton’un düşmesi biraz zaman aldığı için sonradan adama kusura bakma şeklinde yerini geri vermek istiyorum ama gülüp geçiyor. Yolculuk boyunca soğuk terler atıyorum mide bulantısından, etrafımda sanki dışarıya tükürmek kadar normalmiş gibi durmadan kusanlar var. Kusmamak için gereksiz bir direniş içindeyim. Arada bir yükselen dalgalardan biz de komple ıslanarak nasibimizi alıyoruz, iyi geliyo aslında serinletiyo biraz. Gözümü açtığım her an durmadan aşağı yukarı inip çıkan bir ortam gördüğüm için mümkün oldugunca gözlerimi kapalı tutmaya çalışıyorum. Bir ara açtığımda karşımdaki dayıya daha ne kadar var diyorum, 45 dakika diyor. Bu arada zaten 3 saati geçmiş yolculuk. Ve en sonunda adayı görüp içimden sevinç çığlıkları atmaya başlıyorum. Deniz yolculuğu kesinlikle bana göre değil!

Tablas adası baya büyük bir ada ve farklı farklı bölgelerden oluşuyor. Benim içinde bulunacağım yerin adı Romblon ve bir ucundan diğerine 20km kadar büyüklükte bir bölge. Araba çok az var, tüm ulaşım motor ve tricycle ile  sağlanıyor.

Tablas-Island-Romblon-07

Adaya ayak bastığımda ise ada halkı tarafından da çok meraklı bakışlar altında kaldım. Bir tricycle sürücüsü geldi ve nereye gitmek istediğimi sordu. 7km ötedeki yer için 150 peso istedi, öyle bitkinim ki pazarlık yapmaya çalıştıysam da adam 2-3 kere 150’de diretince iyi neyse dedim. Bir an önce yatmak istiyorum. Öncesinde ATM’ye uğramam gerektiğini söyledim zira üzerimde 120 peso’dan başka para yok. Caticlan’da atm çalışmadığı için para çekememiştim. İlk olarak beni ATM’ye getirdi ama buradaki de çalışmıyor. Başkasına gidelim dedim, başka atm yakınlar da yok dedi… Evet ada oldukça büyük ancak benim bulunduğum bölgede sadece 2 atm var, biri burada diğeri de bölgenin tricycle’ın gitmediği diğer ucunda. Cebimden çıkarttığım bozukluklar sayarken resmen acıdı ve tamam 100 peso olsun dedi ve yola çıktık. Kalacağım yeri isim olarak biliyor ama yer olarak bilmiyor, yol boyunca 3-5 yere sorduk ve en sonunda tam tarifi aldık. Bir köyden geçtik ve ara bir patikadan sapıp en sonunda kalacağım yere ulaştık. Herkesden her şeyden uzak bir yer. Bağırsan sesini duyacak kimse yok ortalıkta ama ben sevdim. Buranın İtalyan sahipleri ile facebook üzerinden pazarlığa oturduğumuzda bana “kesin kalacak mısın? Bak isteyen var senin için iptal ettim onları.” şeklinde şeyler söylediklerinden komşularım da olacak sanıyordum ama 4 bungalow da bomboş. Hatta istediğimi seçebileceğimi söylediler. Beni burada karşılayan ve 3-4 günde bir buraya gelip bakımını yapan Rovelyn ile biraz konuştum ve en yakın ATM’nin Juan kasabasında oldugunu, oraya da ancak motor kiralayarak gidebileceğimi öğrendim. Yemek yemeyeli yaklaşık 24 saat olacak ama ben aç bile değilim, tek derdim dinlenmek. Rovelyn akşam için bana yemek hazırlayacağını söyleyince biraz daha rahatlayıp uyku moduna geçiyorum. Uyandığımda ise hazırlamış olduğu birbirinden lezzetli yemeklere kelimenin her anlamıyla saldırıp yutuyorum.

IMG_4759

IMG_4768 IMG_4770IMG_4760IMG_4860

 

 

 

 

 

Kaldığım yer gerçekten merkezden uzak vs. ama kafa dinlemek için daha güzel bir yer olabileceğini düşünmüyorum. Ufak bir çardak, mutfak(buzdolabı da var), harika bir denizm manzarası, bungalow, oturabileceğim bir veranda, hamak… Kafa dinlemek için her şey mevcut. Tek eksik kolaylıkla gidip alışveriş yapabileceğim bir yer olmaması, yürüme mesafesinde bir bakkala benzer bir şey var ancak orada sigara, kontör vs gibi şeyler dışında yiyeyecek pek bir şey satılmıyor. Dolayısıyla yiyecek alabilmek için şehir merkezine inmek gerekiyor. Mobil internetim var, o konudaki endişem bu kadar alakasız bir yerde sinyal alamayıp edge hızına düşmekti ama Filipinler’de hiç göremediğim kadar iyi bir sinyal var.

globe

İnternet konusunda kesin olarak tavsiye edeceğim firma Globe olacaktır. Bir çok firma var ancak gördüğüm kadarıyla Manlia’da, Bohol’da, Kuzey’de dağların tepesinde ve burda kimsenin olmadığı bir adada bile 3g şahane çalışıyor. Sim kartı 3-5 lira bir şey zaten. Aylık ödediğim ücret biraz yüksek, yaklaşık 50 lira ancak bu 50 liraya günlük 1gb limit veriyor. Evet aylık değil, günlük 1gb! Bizim gsm operatörleri biraz feyz alsa Globe’dan baya iyi olurdu. Günlük 1gb limiti aştığında da internet kesilmiyor, whatsapp ve facebook messenger gibi programları ve mailleşmelerinizi de rahatlıkla yapabiliyorsunuz. Günlük internet kullanımım üzerine gece saat 12 olmadan (12’de limit tekrar 1gb’a sıfırlanıyor) ya download edeceklerimi ediyorum, ya skype’dan arkadaşlarımla konuşuyorum yada dizi izliyorum. Türk olduğum için bişeyi sonuna kadar kullanmadan rahat edemiyorum :)

IMG_4811

Tropikal iklim dedik bağrımıza bastık buraları ama arkadaş mango dışında elle tutulur güzel bir meyve bulmak cidden çok zor. Elma var ama çok pahalı, tanesi 1 lira, yuh artık! Temel yiyeceklerim yumurta, makarna, domates sosu, ton balığı, pastane ekmeği ve patates. Bir gün kendimi şımartıp mayonez alayım dedim onun da son kullanma tarihine bakmamışım, baya bi geçmiş. Biraz yedim yine de ama pek yenecek gibi değildi attım. Barbekü var ancak et alma konusunda çok tereddütteyim, her ne kadar Nepal’de yediğim etlerin üzerinde burada gördüğümden daha fazla sinek varsa da buranın sıcağında o etlerin nerede saklandığına dair bir fikrim olmadığından riske girmedim. Normal şartlarda beni bilen bilir zehirlenme pahasına da olsa riski alırdım ancak bu yakınlarda kendimi yetiştirebileceğim bir hastane yada olası bir acil durumda ilaç bulabileceğim bir yer yok. Alexander Supertramp gibi bir sona kurban gitmek istemediğimden es geçiyorum. Yemek konusunda bir diğer sıkıntı da sevimli dostlarım. Hangi saatlerde yemek yaptığımı ezberleyen bu şerefsizler durmadan gözümün içine bakıyolar. Yapabileceğim bir şey yok, yemek ve dostluk paylaşılmak içindir :) Hem ne demiş Sadri Alışık ; “Sokak köpeklerine selam veriyorsan adam olmaya çeyrek var demektir”.

IMG_4808

firefox :)

 

.IMG_4802IMG_4878

Yalnız olsam da tam olarak yalnız değilim aslında. Sağolsun ara ara bana eşlik eden inekler ve köpekler var. Gözümün önünde doğuran inek ve bir buzağının süt babası olmam ve 1 aylık olana kadar büyümesini görmek yaşadığım güzel anılardan biri. Çomar ismini koydum kendisine.

Doğumdan bir kaç dakika sonra anne ile ilk tanışma

Doğumdan bir kaç dakika sonra anne ile ilk tanışma

ve elimde büyümesi :)

ve elimde büyümesi :)

Biraz tecritte gibi bir durum söz konusu burda. İki haftadan sonra hiç kimseyle konuşmayınca kuşla böcekle konuşmaya başlıyorum. Yalnızlığı çok seviyorum ama yalnız hissetmeyi sevmiyorum. Burada iki haftadan sonra bu his ağır basmaya başladı, daha önce yazdığım Seyahat İnsanı Nasıl Değiştiriyor adlı makalemde belirttiğim kişinin kendi limitlerini öğrenmesi konusunda ben de yalnız kalma limitimin 15-20 günle sınırlı olduğunun farkına vardım. Facebook’dan beni takip edenler görmüştür, bir ara 3 köpekle beraber ay ışığının vurduğu denize karşı Burhan Çaçan dinlemeye kadar ilerledi olay. Hatta sağolsun Burhan Çaçan tarafından tweeter’da “favlandı” bile!

Börtü böcek konusunda ne kadar şanslı olduğumu herkes bilir. Tayland’da bungalowumda ki yatağı basan hamam böceklerinden beri çok bir sıkıntı yaşamamıştım. Burada da çok yaşadığım söylenemez. Sadece burada uçan hamamböcekleri bulunuyor ancak yatağımın üzerindeki cibinlik beni gayet başarılı şekilde koruyor. Bunun dışında ise gecko’larla (kertenkelenin biraz daha büyükleri) yaptığım anlaşma sonucunda odamda dadanan hamamböceklerini başarılı bir şekilde yakalıyorlar. O kadar çoklar ki bazen bungalow’un tavanarasında bir koşturmaya başlıyorlar, ilk defa duyan biri mutlaka fare sürüsü geçiyor der. Ancak ben geckoları çocukluğumdan beri çok severim ve görünen o ki onlar da beni seviyor ve hiç bir sıkıntı yaşamamanın aksine karşılıklı anlaşma bile yaptık. Bazen cibinliğin üzerinde gezen hamam böceğine fiske vuruyorum ve yere düşer düşmez bir gecko tarafından yutuluyor. Arada bir yatağıma nereden geldiğini anlamadığım bir şekilde de girmeyi başarıyorlar. 10 kere kovmama rağmen aynı gecko yine geliyor.

gecko1 (1)

Gerçekten bunun bana teşekkür etmek mahiyetinde olduğunu düşünüyorum. Gecenin bir yarısı GEKKK-OOOO diye bir ses duyarsanız bilin ki güvendesiniz. O kadarcık hayvandan bu kadar yüksek ses çıkması çok ilginç. Beni gülme krizine sokan ufak bir anıyla böcek konusunu kapatayım.

gecko1 (2)

Yatakta yatmış dizi izliyordum, tavanda ise çiftleşmek için diğerini kovalayan bir gecko durmadan gözüme takılıyor. Hadi arkadaş yakala da bitsin şu iş, durmadna gözüm takılıyor diziye bakamıyorum diyorum içimden. En sonunda yakalıyor ve olaylar gelişiyor. Biliyorsunuz bunların ayakları vantuzlu olduğundan tavanda örümcek adam gibi dolanabiliyorlar ancak vantuzların tutabileceği ağırlık ancak kendi ağırlıkları. Diğerine hallenmek için üzerine çıkınca ikisi birlikte tavandan üzerime düştü ve düşer düşmez de biri sağa bir sola kaçarak ortadan kayboldular. Artık çok mu sıkılmışım bilmiyorum ama bi başıma resmen gülme krizine girdim :)

Diyeceğim şu ki, gecko candır, onlara iyi davranın.

Burada geçen 1 ay günü gününe anlatılacak bir şey değildi. Hayatımda ilk defa inek sevdim ve zıplayarak kaçan buzağı kovaladım mesela, benim için unutulmayacak deneyimlerdi :) . Çoğunlukla bana ekstra gelir sağlayacak olan çevirilerime yoğunlaşmak ve önümüzdeki yıl için düşündüğüm çok büyük bir projenin planlarını yapmak ve bu plana dahil edeceğim ekip ile bunun olurunu olmazını internet üzerinden konuşmakla geçti. Herkesin inanılmaz bir heyecanla kabul ettiği ve ekip içine olmak istediği bir durum şu an için. Henüz yapılmamış bir şey olduğu için şimdilik detay vermiyorum ama yoldaki.com olarak hem bizim (artık sadece ben olmayacak) hem de sizlerin çok eğleneceğimizi düşünüyorum.

Güney Kore’ye uçmadan önce Boracay’in sıcak sularında 2 gün daha geçirip oradan Seoul’e uçuyorum. Malum artık tropikal ortamdan uçup şu sıralar yaklaşık -5 derece olan Güney Kore’ye geçiyorum. 1 ay burada kaldıktan sonra Juan diye bildiğim yerin isminin aslında Odiongan olduğunu öğrendim. Sadece bu şekilde okudukları için millete bin kere Odiongan’a nasıl giderim, Juan’dan kolay mı, Juan’dan oraya motorlar gidiyor mu gibi bir sürü sorunun zaten fazla İngilizce bilmeyen köylülerin suratlarında oluşturduğu anlamsız ifade de bir anlam kazanmış oldu.

Kore’de görüşmek üzere :)

 

 

 

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.